Thursday 30 August 2012

İngiltere'de Kalacak Yer

 Eğer kalacağınız yeri İngiltere'ye gelince hallederim diye düşünüyorsanız, çok sanslı olmadığınız sürece, oldukça sıkıntı yaşayabilirsiniz. Gelmeden önce ayarlayıp rezervasyon yaptırmak size oldukça kolaylık sağlayacaktır. Öncelikle eğer yüksek lisans öğrencisi olarak gelecekseniz, okulun 'student accommodation' adı altında size sunduğu yurt fırsatlarından yararlanmanızı tavsiye ederim. Her üniversitenin birden çok yurdu mevcut, okula olan mesafesine ve yurdun yeniliğine göre fiyatları değişebiliyor. Bu yurtların her kattında genel olarak 4-6 oda bulunuyor. Her odanın kendine ait küçük bir banyosu var. Mutfak, kattaki herkes tarafından (genel olarak 4 ila 6 kişi) paylaşılan bir oda, içerisinde tv, yemek masası ve oturma takımı bulunuyor. Odaların büyüklüğü ve içerisindekiler yurda göre değişebiliyor ancak küçük bir kitaplık, çalışma masası ve tabiki yatak her odada mevcut.

Student accommodation

 
Yurtların fiyatı okula yakınlıklarına ve iç donanımlarına göre değişse de Londra dışında haftalık 90-125 poundan bulunabiliyor (tüm faturalar dahil). Londra'da bu fiyat biraz artabilir. Ancak bu yurtlar çok kısa süre içerisinde dolduğundan okuldan kabul alır almaz online olarak book yaptırmak gerekiyor. Asla işinizi Ağustos sonu veya Eylül'e bırakmayın, yurtta yer bulmakta zorlanabilirsiniz. Buradaki yurtlar Türkiye'dekinden oldukça farklı. Katta kız erkek ayrımı gibi bir durum söz konusu değil (hiçbir yerde olmadığı gibi). Hintlisi Çinlisi İspanyolu Türkü kız erkek diye ayırt etmeden aynı katta kalabiliyor. Giriş çıkış saati diye birşey söz konusu değil. Buradaki yurt sistemi Türkiye'deki öğrenci apartları gibi düşünülebilir. Okula yakın olmaları büyük avantaj sağlıyor. Ortak mutfaklar eğer iyi kat sakinlerine düşerseniz hiç sorun yaratmıyor ancak kokulu baharatlarıyla sürekli yemek yapan bir Hintli ile kat arkadaşı iseniz zaman zaman birtakım sorunlarınız olabiliyor. Eğer siz de benim gibi küçük bir odada da yaşayamayacağınızı ve mutfağınızı paylaşamayacağınızı düşünüyorsanız, ev tutma fikrine yönelebilirsiniz. Yurtta kalmayan öğrenciler genelde 'shared house' denilen evlerde kalıyor. Evin tamamı öğrenci olabildiği gibi bir kısmı çalışan bekar insanlardan da oluşabiliyor. Bunlar genelde eski iki katlı 3-5 odasını bulunan evler oluyor. Gerçi benim eski dediğim İngiltere'de yeni kabul edilebilecek 50 yıllık dışı kırmızı tuğlalı evler. Bu evlerde herkesin kendine ait bir odası var ancak diğer bütün alanlar ortak (mutfak salon banyo gibi).
 
Shared House
 
 
Normal bir shared houseda bir oda tutmak Londro dışında aylık 300-500pound arasında değişirken Londra içinde 450-650 pound arasında bir fiyata oda bulmak mümkün. Evin konumu oda sayısı eşyaların güzelliği gibi etmenler aylık kiraya etki ediyor. Shared houseların genelde pis olduğunu söylemem gerekiyor sanırım. Salon ve mutfak genelde çok temiz kullanılmıyor ve ev arkadaşlarının gürültülü partileri (partiye dahil olmadığınız sürece) bitirmeniz gereken ödevler varken oldukça sinir bozucu olabiliyor. Bunun yanı sıra okuldan arkaşlarıyla aynı evi paylaşıp tüm yılını tatil havasında eğlenerek geçiren pek çok arkadaşım oldu. Tamamen şansınızla alakalı bir durum. Son seçeneğimiz kendinize 1+1 veya 2+1 bir flat yani apartman dairesi tutmak. Londra'nın merkezinde yaşamak istiyorsanız bu alternatifi pek düşünmeyin çünkü çook pahalı :) Ama Leeds, Manchester veya Liverpool gibi şehirlerde yaşayacaksanız uzun süreli bir araştırmanın sonunda aylık 600-700 pound gibi bir fiyata güzel bir flat bulabilirsiniz. Aşağıdaki siteler benim ev bulmak için kullandıklarım.
 
 
 
 
Gelmeden önce buradan size uygun evlerden geleceğiniz tarihler için randevu alabilirsiniz. Bunun için gelmeden önce 2 haftalık bir otel rezervasyonu yaptırıp, otelde kaldığınız süre içerisinde beğendiğiniz evleri gezebilirsiniz. Ev tutmak ile ilgili en büyük sıkıntı sizden İngiliz bir garantör talep etmeleri. Eğer İngiliz vatandaşı bir tanıdığınız / akrabanız varsa kontrat imzalama aşamasında onun size yardımı olabilir. Eğer yoksa, tutacağınız evde size büyük sıkıntılar yaşatabilirler.
 
Eğer ki İngiltere'ye dil okuluna geliyorsanız, geleceğiniz okulla önceden irtibata geçip size bir yer bulmaları konusunda yardım isteyebilirsiniz. Birçok dil okulunun anlaşmalı olduğu öğrenci yurtları var ve gelen öğrencilerine bu konuda yardımcı oluyorlar.
 
Nerede kalırsanız kalın, ister yurt ister 'shared house' ister flat, tek yapmanız gereken gelmeden aklınızda alternatiflerinizi oluşturmanız ve birçok yerle email yoluyla irtibata geçmeniz. Biyer bulduysanız ve çok da içinize sinmediyse, size tavsiyem 2 yada 3 aylık kontrat yapmanız ve bu süre içerisinde kalabileceğiniz başka yeri görerek seçmeniz...

 
 

 
 

Sunday 26 August 2012

Ya Sonra ?

 

Londra'dan Leeds'e uzun ve yorucu bir yolculuk sonucunda ulaşabildim. Yoruculuğu sabahın erken saatlerinde uyanmış olmamdan uzunluğu ise biletimi son dakikada almamdan kaynaklı işkence gibi bir yolculuk... İnternetten herşeyi araştırıp hiçbirşeyi kesinleştirmeyen karakterim sayesinde aktarmasız onca sefer varken ben 3 aktarmalı bir yolculuğun biletini mümkün olan en yüksek fiyattan aldım. Leeds'e ulaştığımda saat gece 11'i geçiyordu. Bulduğum ilk beyaz taksiye yöneldim ve 5 dakika içerisinde otele vardık. Türkiye'de bitmekte olan yaz buraya pek uğramamıştı anlaşılan... Havanın soğukluğunu günlük birşey sanmıştım ama oteldeki yorganlar bu havanın çok olağan olduğunu daha o günden anlamamı sağladı... İngiltere'de yaşıyorsanız yatağınızdaki yorganın en az yastık kadar kalıcı olduğunu bilirsiniz. Şu 1 yıllık süreç boyunca yorgansız 1 günüm bile geçmedi. Herneyse. Ertesi gün etrafı keşfe çıktığımda ilk dikkatimi çeken binaların güzelliği oldu. İngiltere'de her bina tarihi bir kale gibi orjinal ve karşısına geçip saatlerce izlenebilcek kadar güzel. Gerçekten güzel... Gözlerim etrafta tanıdık birşeyler arıyorken ilk dikkatimi çeken Starbucks oldu. Aldığım white mocha ile tüm şehri 2 saat içerisinde 2 kez turladıktan sonra hala yemek için uygun biryer bulamamıştım. Tam midem açlıktan isyan bayrağı sallamak üzereydi ki bir diğer tanıdık yer olan Subway karşımda belirdi. Sipariş vermek de kolay, göstersem bile anlarlar diye düşünerek Subway'e girdim. Sahiden de öyle oldu... Öğleden sonramı okulumu gezmek için ayırmıştım. Leeds'de iki tane üniversite olduğundan dolayı kendi bölümümü bulmak biraz zor oldu. Şehrin daha yeni olan üniversitesi, Leeds Metropolitan, sıralamada daha gerilerde olsa da binaları çok daha fiyakalı. Burda okuyan sevdiğim bir Türk arkadaşım Leeds Met Bilkentse Leeds Üni de ODTÜ der hep. Oldukça doğru bir benzetme... Ertesi gün derslerimin başladığı ilk gündü. Ders kayıtları internet üzerinden yapıldı, öğrenci kimlikleri yine web kamerasından çekilen çok vahim resimlerle hazırlandı. İlk günlerde hocaların konuşmaları gözümü pek bir korkutmuştu. İngiliz hocaların söylediklerinin yarısını kaçırmam, İngiliz olmayanların konuşmalarını kaçırmasam da telafuzlarından dolayı anlayamamam onların yarattığı bu korkuyu mercek altında görmeme neden oldu. Gözü korkmak deyiminin vücut bulmuş hali olarak gezdim ilk haftalarda. Sınıftakilerin not tuttuğu anlar en büyük kabus anlarım olmuştu. Hem dinleyip hem not tutmak, dinlediklerinin yarısını anlayamayan biri olarak çayı şekersiz içmek gibi imkansız geliyordu bana. Kendime iki şey için kızdım o an. Üniversite sırasında anlamak için dinlememe bile gerek olmayan Türkçe derslerde not tutmadığım için. Bir de gelir gelmez dil okuluna falan gitmeden direk mastera başladığım için. İlk haftaların stresini atmamla herşey hep daha iyiye gitti. Yolda şans eseri (hatta mucizevi şekilde) karşılaştığım bir Türk sayesinde 1 gün içerisinde ev de buldum. Zaman içerisinde gelişen ingilizcem sayesinde anlayamadığım için kaygılandığım derslerden sınaftaki en iyi notlarla geçtim. Dahası Ekim'de doktarama başlıyorum. Mutlu muyum? Hemde çook. Sabahlara kadar çalışmam gerekiyor bazen, İngilizlerin 1 saatte yazdıklarıyla 1 gün uğraşmam. Ama su da bir gercekki yeni şeyler düşünebilmek, düşündüklerini güzel ifade etmekten çok daha mühim. Yani mühimmiş. Bunu 1 yılın sonunda anlıyorum ve boşuna kaygılandığım her anım için kendime kızıyorum.




Saturday 25 August 2012

İngiltere Vize Başvurusu


İngiltere'de master yapmak için başvurmamız gereken vize türü tier-4, yani uzun süreli öğrenci vizesi. Gereken ilk belge üniversiteden tam kabul alma anlamına gelen CAS numarası. Okula başvurumuzu yaptıktan ve istedikleri dökümanları sağladıktan sonra gelen bu belge/numara vize başvurumuzun ilk ve en önemli adımı. Daha sonra sırada finans durumumuzun master eğitimimizi ve yıl içindeki harcamalarımızı karşılamaya yettiğini gösteren belge var.Yani bankada, tercihen kişisel hesabınızda bir miktar para tutmak. Benim okumak istediğim bölümün yıllık ücreti 15 600 pound idi (Avrupa birliği üyesi ülkelerin vatandaşları bunun sadece yarısını ödüyor! Tenk yu Türkiye). İngiltere'de aylık yaşam giderleri Londra dışı için 800 pounddan hesaplanıyor. Londra için bu fiyat aylık 950 pound civarı idi sanırım fiyatlar bu yıl değiştiği için daha kesin bir rakam veremiyorum. Benim vizeye başvurduğum yıl Londra dışı yaşam giderleri aylık 720 pounddan hesaplandığından dolayı, yaşam giderlerim  (720x12=8640) ve okul ücretimin toplamı olarak yaklaşık 70 milyar gibi bir rakamı kişisel vadesiz hesabımda 28 gün boyunca tutmuştum (babama selamlar). Tutmanız gereken para okul ücretine ve yaşayacağınız şehre göre değiştiğinden dolayı siz de kendi hesaplamanızı yapıp  bankada tutmanız gereken parayı belirleyebilirsiniz. Bankada tutulan para sterlin değil ise (ben TL tuttum), aşağıdaki siteden kur hesaplarına bakılabilir.
www.oanda.com/convert/classic
Bu parayı tutmak için 1 aylık kredi çeken ve vize başvurusunu yaptıktan hemen sonra krediyi kapatan arkadaşlarım olmuştu. Yeterli nakitiniz yoksa bu da değerlendirebileceğiniz bir ihtimal olabilir. Bankada paramızı 28 gün boyunca tuttuktan ve bunu gösteren hesap cüzdanımızın fotokopisini aldıktan sonra, bankadan bu durumu beyan eden ingilizce bir yazı isteyebiliriz (şart değil).


Bu kısımdan sonrası oldukça kolay. IELTS belgesi, ünivesite diplomamız (yoksa son transkript), pasaportumuz (ve varsa eski pasaportlar), ingilizceye çevirdiğimiz nüfus kayıt örneği ve banka hesap özeti bir dosyaya konuyor ve vize için gerekli tüm evraklar böylece tamamlanmış oluyor. Sırada yaklaşık 2 haftalık  bir bekleme süresi var...Tüm evraklarınız tamsa olumlu yanıt gelmemesi için hiçbir sabep yok...

Friday 24 August 2012

IELTS Sınavı


İngilizce biliyor musun sorusunun cevabı bundan 1 buçuk yıl öncesine kadar hep karmaşık olmuştu benim için. Üniversitede hazırlık sınıfını atlamak, alınan ingilizce derslerini de hep AA ile geçmek bu soruya 'evet' demeye yeter miydi acaba. Veya izlenen cnbc-e dizilerinden akılda kalan birkaç kalıp cümle sayesinde 'ingilizce biliyor' sayılabilir miydim ? Bu sorumun cevabını İngiltere'ye ayak bastığım gün aldım ancak şimdi konumuz bu değil :) En son uzun zamanlı ingilizce eğitimini lise hazırlıkta almış bir insan olarak Ielts sınavına girmeden önce 2 aylık yoğun bir hazırlık kursuna gitmeye karar verdim ve Ankara Tunus Caddesinde bulunan EFS Ielts Kursu'na başladım. Ankara'da yaşayanalar aşağıdaki linkten kursun sitesini inceleyebilirler.
http://www.efsdilkursu.com/?p=38

Kursun nasıl olduğunu ve Ielts'e ne şekilde çalışılabileceğini anlatmadan önce Ielts'in yapısından bahsetmek istiyorum. Esas olarak iki tip Ielts sınavı var : Academic ve General Training. Sınavın şekli her ikisinde de aynı olup sadece bazı bölümlerin zorluk derecesi biraz farklı denebilir. Yüksek lisans eğitimi için girmeniz gereken, ve benim bahsedeceğim, Ielts-Academic. Sınav 4 bölümden oluşuyor: Listening (dinleme), Reading (okuma), Writing (yazma) ve Speaking (konuşma).

İlk olarak önümüze sınavın Listening bölümünü içeren bir kitapçık ve cevaplarımızı geçireceğimiz cevap anahtarı geliyor. Sınav 40 dakika sürecek olan listening bölümü ile başlıyor. Bunun 30 dakikasında önümüzdeki kitapçıkdaki boşlukları hoparlörden yüksek sesle dinletilen konuşmalar ile dolduruyoruz, kalan 10 dakikada ise sonuçlarımızı cevap kağıdına geçiriyoruz. Bu şekilde yazılınca bana da pek bir korkunç geldi ama aslında son 10 soru hariç oldukça kolay. Listening toplamda 40 soru ve 4 bölümden oluşuyor ve her bölüm için farklı dialoglar dinliyoruz. Otel rezervasyonu yaptıran kişiler, öğrencisiyle proje tartışan hocalar, aldığı bir üründen şikayetçi olan kullanıcılar (gibi gibi....) bu dialoglara konu oluyor.

40 dakika sonunda, kitapçıktaki yanıtlar cevap anahtarına geçirildikten sonra herkese Reading kitapçığı dağıtılıyor, ve listening için kullanılan cevap anahtarının arka tarafı bu kez reading kısımının cevapları için kullanılıyor. 1 saat süre verilen reading kısmı 3 farklı makaleden ve bu makalelerle ilgili 40 sorudan oluşuyor. Dikkat edilmesi gereken bu kısımda cevaplarımızı geçirmek için ekstra süre verilmeyişi, yani 1 saat içerisinde soruları yanıtlayıp cevap anahtarına geçirmemiz gerekiyor. Reading kısmındaki sorular çoktan şeçmeli, True False veya boşluk doldurma şeklinde olabiliyor. Ben ilk iki parçada çok oyalandığımdan (yaklaşık 50dk) son parçadaki soruları yetiştiremedim. Kalan 10 dakikamda  boşluk doldurma sorularını parçadan bulmaya çabaladım ve diğerlerini salladım :)

Oturumun son kısmı yine 1 saat süre verilen Writing. İki bölümden oluşuyor : grafik anlatma (150 kelime) ve essay yazma (250 kelime). Task 1'de verilen bir grafiği kendi fikirlerimizi katmadan yorumluyoruz. Yani diyelimki grafik Nokia'nın 1 yıllık satış gelirlerini gösteriyor. Bunu 'şu aylarda şu şekilde bir artış göstererek şu rakamlara kadar ulaşan gelirler daha sonra düşüşe geçmiş ve şu ayın sonunda şu rakama kadar gerilemiştir' şeklinde yapıyoruz. Herkesde bir I-phone sevdası var düşer tabi bu satışlar demiyoruz :) Genelde grafik veya tablodaki verilerin yorumlanması istense de bazı sınavlarda bunun yerine harita veya proses yorumlatabiliyorlar. Task 1 kısmına 20 dakika ayırıp Task 2'ye geçmekte fayda var çünkü puanlama da Task 2'nin etkisi daha fazla. Task 2'de egitim, müzik, müzeler, hayvanat bahçeleri, sanat, sosyal yaşantı gibi pek çok konuda essay yazmanız gerekebiliyor. Bunu müzik nedir şeklinde değil de 'kimi insanlar müziğin insanın temel ihtiyaçlarından biri olduğunu düşünürken kimileri ise sadece bir eğlence şekli olduğunu düşünmektedir. İki görüşü de tartışın' şeklinde yapıyorlar. Bu kısımda konuyu iyi anlamak oldukça önemli çünkü bazen katılıyor musunuz katılmıyor musunuz şeklinde sorarken bazen de iki tarafında iyi kötü yanlarını anlatmanız istenebiliyor. Task 2 hakkında detaylı bir yazı da yapmanız/yapmamanız gerekenleri ayrıca anlatıcam.

Writing kısmından sonra sınav bitiyor. Geriye sadece 15 dakikalık Speaking bölümü kalıyor. Tarihi ve saati size önceden bildirilen bu bölüm sınav ile aynı gün olabildiği gibi birkaç gün öncesinde veya sonrasında da olabiliyor. Speaking en rahat bölümlerden biri. İlk olarak ısınma sorularıyla başlıyor. Ne okuyorsun, nerde yaşıyorsun ne yiyip ne içiyorsun şeklinde... İkinci bölümde önünüze üzerinde konuşmanızı istedikleri konu yazan küçük bir kağıt veriyorlar. Örnek olarak 'en son duyduğunuz haber nedir ? bu haberde ne oldu ? nerede gerçekleşti ? neden dikkatinizi çekti ?' şeklinde bir konu olabilir. 1 dakika düşünmeniz ve kısa notlar almanız için süre veriliyor. Sonrasında aralıksız olarak 2 dakika bu konu hakkında konuşmanız gerekiyor. Süre bitince karşınızdaki examiner sizi uyarıyor ve son bölüme geçiyor. Son bölümde sorular biraz daha çetrefilli oluyor. Türkçe bile sorulsa cevap vermekte zorlanabileceğiniz sorular gelebiliyor. Mesela bana bilgi yarışmalarının Türkiye'deki önemini ve gelecekteki durumunu sormuştu. Ne diyeyim diye çok düşünmeden ilk akla gelenlerle cevap vermek en iyisi. Speaking için söyleyebilceğim tek şey şu: konuşun konuşun konuşun.. Gerekirse aptal bir insan olarak görünün ama yine de sürekli konuşun. Ne dediğiniz değil nasıl dediğiniz önemli...


Gelelim benim IELTS sınavıma.. Gittiğim Ielts kursu benim için oldukça verimli oldu. Eğer evde tek başınıza çalışabilecek zamanınız veya motivasyonunuz yoksa kursa gitmenizi şiddetle öneririm.  2 aylık kursun haricinde okuldaki finallerimden dolayı hiç çalışamadan Mayıs ayında girdiğim sınavdan 6.5 aldım ve direk mastera başlamam için yetti. Sınav puanları 9 üzerinden değerlendiriliyor ve 4 bölümden alınan notların  ortalaması sizin genel puanınız oluyor. Hukuk hariç 6 veya 6.5 ile tüm master bölümlerinden kabul alabilirsiniz. Son olarak sınavın TOEFL denkliği şu şekilde (7.5 ve altını yazıyorum üstü zaten hayal :) :

IELTS     TOEFL
7.5            113
7.0            100
6.5            90
6.0            80
5.5            70
5.0            60

IELTS çalışmak için gereken tek kitap serisi Cambridge'in eski ielts sınavlarından derleyerek oluşturduğu 8 kitap. E-book şeklinde internetten bulmak mümkün, bulamayanlar bana mesaj atabilir.
IELTS çalışmaları için önerebilceğim internet siteleri:

http://www.ielts-simon.com/ (favori 1)
http://www.dcielts.com/ (favori 2)
http://www.ielts-exam.net/index.php (favori 3)
http://www.goodluckielts.com/
http://www.ielts-blog.com/
http://www.engvid.com/    (ielts değil ama speaking için oldukça iyi)
http://just4ebook.blogspot.co.uk/2009/07/ielts-materials-download-free.html
http://www.dcielts.com/ielts_band_score_calculator.html ( bu site doğru soru sayılarına denk gelen tahmini ielts puanı hesabı için)
http://www.freeessay.com/
http://www.examenglish.com/IELTS/cbIELTS_listening.htm

 2012 yılı için IELTS sınav ücreti 345 TL

 Ielts'in kendi sitesi :
http://www.ielts.org//test_centre_search/search_results.aspx?TestCentreSearchSubRegion=e3558551-b48c-40f0-b5f9-8117ac060df8

http://www.britishcouncil.org/tr/turkey-learning-exams-how-to-register-to-ielts.htm


Thursday 23 August 2012

İngiltere'de Yüksek Lisans


Üniversite'nin son yıllarında herkesin aklında olan birşeydir yurtdışında master. Ben de akademik kariyer düşünmediğim halde iş hayatında daha iyi yerlere gelebilmek adına master yapmak istiyordum. Ama Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birinde okumadağım gibi ortalamamda aman aman çok iyi değildi. PEKİ BUNLAR ÖNEMLİ Mİ ? Maddi imkanın varsa ve okumak istediğin ülke İngiltere ise HAYIR. 2.5/4 üzerindeki ortalamayla hemen hemen bütün üniversitelerden kabul alma ihtimaliniz oldukça yüksek. Eğer Ankara, İzmir veya İstanbul'da yaşıyorsanız, ilk yapmanız gereken şey ÜCRETSİZ danışmanlık yapan British Education Bureau, kısaca BEB, veya Global Vizyon gibi yurtdışı eğitim danışmanlığı yapan şirketlerle görüşmek. Eğer iyi bir ortalamanız ve başarılı bir akademik/sosyal geçmişiniz varsa bu şirketler sizi burs imkanları ve burslu okuyabilme ihtimalleriniz açısından da bilgilendirecektir. Ben o dönem Ankara'da yaşadığım için ilk olarak Armada'da bulunan BEB ile daha sonra Tunus caddesindeki Global Vizyon ile görüştüm. İki şirketinde herhangi bir para talebi olmadığı gibi (parayı sizi kayıt ettirdikleri okullardan sağlıyorlar) tüm çalışanları oldukça ilgiliydi. Ancak okullarla tüm yazışmalar e-mail yoluyla olduğundan ve başvurular da internet üzerinden yapılabildiğinden dolayı danışman şirket olmadan da bu işi halletmek pekala mümkün. PEKİ NERDEN BAŞLAMAK LAZIM ?

1.) http://www.findamasters.com/

Bu site benim okul ve bölüm araştırma dönemimde en sık kullandığım sitelerden biri idi. Full Search sekmesi sayesinde istediğiniz bölümün hangi okulda mevcut olduğunu, ve kabul şartlarını öğrenebilirsiniz. Requirements kısmında belirtikleri notların bizim eğitim sistemimizdeki karşılığı şu şekilde:
British Class GPA
First  3.5-4.0
Upper Second (2.1) 3.0-3.5
Lower Second (2.2) 2.5-3.0

2.) http://www.thecompleteuniversityguide.co.uk/league-tables/rankings
http://www.guardian.co.uk/education/table/2012/may/21/university-league-table-2013

Aklımızda birkaç bölüm/üniversite ihtimali oluştuktan sonra yapmamız gereken yukarıdaki sitelere girmek üniversite başarı sıralaması tablolarından seçtiğimiz okulları aratmak. Bu siteler sayesinde  okulların akademik başarısı ve öğrenci memnuniyeti hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Genel sıralamanın yanı sıra seçtiğimiz bölüm açısından okulun başarısının incelenmesi de oldukça önemli. İngiltere sıralamasında ilk 30'da olan, veya Avrupa sıralamasında ilk 100'e girebilen bölüm çok başarılı olarak kabul edilebilir.
Sıralamaları inceledikten sonra benim yaptığım şey ekşisözlükte beğendiğim okulların bulunduğu şehirleri aratmak oldu. Daha sonra Facebook'tan o okulun sayfasını bulup profilin tüm arkadaşları arasından Türkleri seçip mesaj atmak gibi azcık psikopatça bir iş yaptım, siz yapmayın :) İngiltere'deki üniversitelerin kendimce değerlendirmesini başka bir yazıya bırakıp sonraki adıma geçiyorum

3.) Dilediğimiz kadar okul seçtikten sonra sıra online başvuru aşamasına geliyor. Online başvuru için size gerekicek olanlar :
  • En az 2 adet İNGİLİZCE referans mektubu
  • Mezuniyet belgesi/veya son Transkript
  • Statement of Purpose, kısaca SOP, o bölümde neden okumak istediğinizi hayatınıza ne gibi katkıları olacağınızı anlatan okulu yağlama ballama yazısı. Bu yazı benim için tam bir kabusa dönüşmüştü ama gereğinden fazla abarttığımı daha sonra anladım. En kolay ve başarılı şekilde nasıl yazılabileceğinden en yakın zamanda ayrıntılarıyla bahsedicem.
  • İngilizce yeterlilik belgesi, TOEFL veya IELTS (şansım sayesinde benim için pek sıkıntı olmayan ama 2 yıl bu sınav için çalışan bir ev arkadaşım olduğundan dolayı tüm ayrıntılarına hakim olduğum bir konu oldu)
Diyelim ki henüz mezun olmadınız ve elinizde IELTS belgesi veya Son Transkript yok. Hiç problem değil. Yine de online başvuru yapıp okullardan şartlı kabul alabilirsiniz. Size sundukları şartları yerine getirmenizle birlikte kabulunuz şartsız olarak değişecektir. Okuldan kabul ile birlikte gelen CAS yani (confirmation of acceptance) numarası vize başvurunuzda size gereken en önemli unsur.
Sırada ne mi var???? Vize başvurusu için hazırlıklar ...



Monday 20 August 2012

İngiltere maceram başlıyor..

60 kiloluk bavullarım ve ondan daha ağır olan korkularımla İngiltere'ye gelişimin üzerinden tam 1 yıl geçmiş. Üniversitenin son yılında derslerimden daha çok zamanımı alan İngiltere rüyam sonunda gerçek olmuştu olmasına ama Londra-Stansted havaalanında hissettiğim şey sadece korkuydu. Şu koca ülke hakkında bildiğim tek şey elimdeki küçük pembe defterde yazılı olanlardan ibaretti ve ben hikayelerde duyduğum teyzesi, dayısı tarafından havaalanından karşılananlar kadar şanslı değildim maalesef. İner inmez ilk kabusum kendimden ağır olan bavullarımdan birinin tekerinin kırılması oldu. 10 kiloluk sırt çantam belimi yere yaklaştırmak için uğraşırken kucağımda taşımak zorunda kaldığım bavul ona rakip olup beni öne çekmeye zorluyordu. Fazla kilodan dolayı verdiğim 90 euro umrumda olmamıştı ama artan bel ağrımla birlikte bavula fazladan koyduğum her eşya daha bir gereksiz gelmeye başladı. Sonu görünmeyen kuyruklar azaldı ve sonunda zenci olmayıpta nasıl bukadar kara olabildiğini anlamadığım Hintli vize kontrol memurunun soruları başladı. Sanki Ankara'da master için değilde tüm ülkeyi dolandırıp kaçıyormuşcasına muamele gördüğüm adam tarafından yeterince soru sorulmamış gibi.. Herneyse, Master için geldiğimi, Leeds Üniversitesinde okuyacağımı, bölümümü falan söyleyince kadın fazla surat asmadı, sohbet edercesine sorgusuna devam etti. Sıra Leeds'e gidicek treni bulmaya gelince bizimkileri aramam gerektiğini hatırladım. Kabus volume-2 telefonumun çekmediğini farketmemle başladı. 40 bin kez açıp kapamak ayarlarıyla oynamak gibi nedenini bulamadan tesadüf eseride olsa sorunu çözebilme çabalarım sonuçsuz kaldı. Sorunun Avea'dan olabileceğini düşünüp içimden her türlü küfrü ettikten sonra yeni bir sim kart almak aklıma geldi. Yüz kişi bin soru sonucunda kontörlü bir sim kart bulmayı başardım ve 20 pounda aldığım hatta 10 pound yükleterek ilk Elizabethimi bozdurmuş oldum. Sim kartı telefona uygun olarak kestirme işkencesini de minumum hasarla atlattıktan sonra 30 pound verdiğim nacizane (!) İngiliz hattımın da çalışmadığını farkettiğimde içimden Avea'ya ettiğim küfürler dışımdan telefonuma olarak şekil değiştirdi. Tam o sırada yanıma gelen bir Türk başıma gelen tek iyi şey oldu ve onun telefonu sayesinde aileme haber vermeyi başardım. Gerçi annemin sürekli o numarayı aramasından dolayı iki kez geri dönmek zorunda kalan isimsiz kahramanım bir daha kimseye yardımcı olmayacağına yemin etmiş olabilir. Aile arandı, bavulların canımı en az acıtacağı pozisyon bulundu ve Leeds tren bileti anlamadığım her soruya 'yes' diyerek alındı. Normalde 2bucuk saat süren yol yapacağım 3 aktarmayla 7 saat sürcek ama zaten bugün şans aramıyorum..
Sonra mı ? Hepsini anlatcam..


Gelecekten gelen not 1:  20 pounda aldığım sim kartlar aslında 1 pounda satılıyormuş, bazen de bedava.. Havaalanından almayın..


Gelecekten gelen not 2: Gecen hafta havaalanında telefonumu verdiğim bir Türk'ün ailesiyle konuşabilmesini sağladım ve ben de birinin kahramanı oldum.


Gelecekten gelen not 3: Hala anlamadığım sorulara 'yes' diyorum